11 Kasım 2009 Çarşamba

SEVEBİLİR MİSİN KENDİNİ?

Yaşamın ardı gibidir, bir kavga sonrası. Ne olduğunu görürsün kendinin ve ne olamadığını. O sözcükleri söyleyen kimdir, sen değilsen? Birden kaçıp gitmek istersin kendinden. Nedensiz nedenlerin olur, genlerinden gelen. Zaman sanki o anda kilitlenip kalmıştır. İçinde söylemiş olduklarının yarası. Deliliğe vurursun, aman be dersin. Kadere veryansın edersin. Varmış yazgımda neylersin dersin. Oysa bilir için, gerçeği. Herkesi kandırırsında, yalnız kandıramazsın kendini. İçin acırken gülersin. Acıyı bile gülerek geçiştirirsin. E böyledir adet nede olsa. Ne mutluluklarını avazın çıktığı kadar bağırarak kutlarsın, ne acılarını kendini hırpalarcasına yaşarsın. Yüzünde mahzup bir gülümseme dolaşırsın etrafta. Yüzünü gören anlamaz, ama gözünün içine bakan o hüznü anlar elbet. Acı ile beslenmeyi hak bellemişsen, elbet acı gelecektir. Senelerdir aynısındır, değişmez yüzün bile. Aynı kalmak için onca çabalamanın sonucunda, değişmediğin için kızarsın aslında kendine. Binalar ve yollar bile farklıdır doğduğundan beri, oysa sen, sen ayna da hep aynı kişi. İsyanın kendinedir aslında, gelmeyene değil. Sonra geçsin istersin o gün, gider yatarsın. Sabah kalktığında ise daha bir sinirlisindir. Sanki beslemiştir uykuyu acı. Yüreğinde söylemiş olduğun sözlerin ağırlığıyla yürümeye çalışırsın. Gelen yeni günü kucaklamaya çalışırsın, yüzün güleç, gönlün kırgın. Ne güzel hiç mi sinirlenmezsin sen derler sana. Hayat sana güzel derler. Yüze takılıp kalanlar böyle derler. Sen ne dersin? Bakar mısın aynaya? Hazır mısın peki kendine? Kendin ile yüzleşmeye? Kızdığın kimdir aslında? Öfkeni perçinleyen karşında ki midir gerçekte? Kendini bilmeyen nasıl bilebilir karşındakini? Peki ya sevmeyen kendini, sevebilir mi bir diğerini?